Çeviri: Knicks'in Jordan'ı Alma Çabaları

 


1998 NBA Finalleri'nden aylar sonra Michael Jordan, Manhattan'daki bir konferans salonunda, dev bir masada oturmaktaydı. Burası takım sahipleri ve oyuncular arasında yapılacak bir pazarlığa evsahipliği edecekti. Lig lokavta girmişti. Sezon tehlikeye girmişti. Ama Jordan'ın, ilgilenmesi gereken başka yarım kalmış işleri vardı. 

Bir grup oyuncu, ikinci emekliliğini duyurmasına haftalar olmasına rağmen sendikanın savunuculuğunu yapan Jordan ile masaya oturmuştu. Altı kez şampiyonluğa ulaşmış Jordan'ın önünde bir mikrofon; masanın diğer tarafında yedi takım sahibi ve David Stern'ün yanında oturan Madison Square Garden başkanı ve CEO'su Dave Checketts'ın önünde ise birer mikrofon vardı. 

Oyuncular, Jordan'ın küresel ününün de katkı sağladığı NBA'in gelirinden daha büyük bir pay istediklerini söylediler. Takım sahipleri, son iki sezonun her birinde Jordan'ın aldığı paranın, takımın maaş sınırını gölgede bırakmasına izin veren maaş sistemini düzenlemek istiyordu -- kendisinin çok yüksek olan değeri ve Larry Bird Hakları sayesinde. 



Jordan ve Checketts, Checketts'ın söylediğine bakılırsa hiç konuşmamışlardı, ancak kişisel tarihleri fazlasıyla iç içe geçmişti. Checketts, 1980'lerde Utah Jazz yöneticisi olarak John Stockton ve Karl Malone'u draft etmişti; bu iki oyuncu sonradan iki yıl üst üste Jordan'a karşı Finaller'de mücadele etti ve kaybetti. 1991-2001 arasında Knicks'i yönetirken, dört kez Jordan'ın Bulls'u tarafından elenmekten kurtulamadılar. (Jordan döneminde Knicks, toplamda beş kez Bulls'a elendi.)

Şimdi odadakiler, görüşme için yerlerine yerleşip mikrofona eğilirken, Jordan da Checketts'a doğru şöyle bir baktı. 

"Hâlâ Bulls'u yenmeye çalışıyorsun, değil mi?" dedi Jordan. İki adam birbirlerine tanıdık bakışlar attılar. Sözü edilmeyen şey ise, iki yıl öncesinden, gerçekleşmeyen bir transferdi. Söylentilere inanacak olursak, 1996 yazında ligin dengesini değiştirebilme potansiyeli taşıyan bir hamleydi. Bu ihtimal, artan oyuncu gücü ve hareketi başlangıcının, Jordan'ın, hem de formunun zirvesindeyken serbest kalmasıyla çakıştığı bir zamanda belirmişti. 

Bu, o müzakerenin; NBA'in bunu mümkün hâle getiren finansal güçlerinin ve ardından gelen yan etkilerin sözlü tarihi. Bir hanedanlığı sona erdirip yeni bir hanedanlığı yaratabilecek yıldız oyuncu gücünün yeniden düzenlenmesiydi. Tabii --tekrarlayalım-- söylentilere inanırsanız.


16 Haziran 1996 akşamı Michael Jordan, üstündeki Bulls formasıyla United Center zemininde yüz üstü yatıyordu. Basketbol topunu sol elinde bir oyuncak ayı gibi tutuyor ve ağlıyordu. Babası James'in öldürülmesinden bu yana kazandığı ilk şampiyonluğuydu.

32 yaşındaki Jordan için 1995-96 sezonu bir kefaret turuydu. Takımı normal sezonda 72 galibiyete ulaşırken o da dördüncü kez normal sezon MVP'si olmuş ve 30.4 ortalamayla sayı krallığını kazanmıştı. Finaller'e çıkarken tek bir maç kaybetmişler, Heat ve Magic'i süpürüp, Knicks'i de 5 maçta geçmişlerdi.

O yıl, aynı zamanda Michael Jordan'ın kontrat senesiydi.

Perde arkasında Chicago Bulls'un acelesi yoktu. Sadece Jordan ilk kez serbest oyuncu olmakla kalmıyordu, koç Phil Jackson ve Dennis Rodman'ın da geleceği belirsizdi. 

Bu arada New York'ta, beş sene önce Pat Riley'nin gelişiyle başlayan ve Jordan'ın lig dışında olduğu 1994'te Finaller'e yükselmeleriyle zirveye ulaşan bir maceranın ardından Knicks, 33 yaşındaki Ewing merkezli yeni bir atılım için hazırlanıyordu. Yaşlanmış oyun kurucu Derek Harper ve tecrübeli forvet Anthony Mason gibi önemli oyuncular, mavi-turuncu formayla son maçlarını oynamışlardı. 

O yaza girerken Knicks, Checketts'ın zihninde, bir şampiyonluk kazanacak kadar iyi değildi.


Sam Smith (Bulls muhabiri ve 'The Jordan Rules' isimli meşhur kitabın yazarı): O yaz pek bitmek bilmemişti; Jordan teknik olarak serbest bir oyuncuydu ama Chicago haricinde hiçbir takımın ona o kadar para vermesi mümkün değildi. Gidebileceği hiçbir yer yoktu. Sonraları Knicks'le alakalı bir şeyler kulağıma çalındı.

Mike Wise (Eski Knicks muhabiri, New York Times): Onlar için en büyük olay Bulls ile rekabet etmek, Michael Dağı'na tırmanmaya çalışmaktı. 90'lar ilerledikçe ve lig, Michael'ın ligi hâline geldikçe, hedefe varmak için süperyıldızınızın yanına en az bir tane Hall of Fame kalibresinde oyuncu eklemeniz gerekiyordu.

Smith: Knicks, haliyle, sürekli Bulls'a kaybetmekten dolayı çok sinirliydi. Jordan ilk kez emekli olduğunda da Finaller'de Rockets'a kaybetmişlerdi ve büyük bir sıçrama peşindelerdi.

Frank Isola (Eski NY Daily News yazarı): Checketts ve Knicks GM'i Ernie Grunfeld, Jordan'ı almak için dünyayı ve cenneti yerinden oynatabilirdi. Bir sürü oyuncu takas ediyor ve kontratının son yılına giren kişileri kadroya katıyorlardı. 

Grunfeld: Maddi açıdan halledebilseydik, diğer her şeyi gözden çıkarırdık. İnanın bana. Jordan'ın ekibi medyaya, eğer Chicago'dan istediklerini alamazlarsa, başka yerlere bakacakları lafını yaymıştı.

Checketts: 1996 yazına girerken salary cap'te epey bir boşluk yaratmıştık ve sonuç olarak, bununla neler yapabileceğimize dair, şehirde büyük bir beklenti bulunuyordu. Bir planımız vardı. 





Bu plan, 8 Şubat 1996'da, NBA'in izin verdiği takas süresinin sonu yaklaşırken çoktan başlamıştı. Knicks, 10 gün içerisinde 2 takas yapmış; aralarında tecrübeli forvet Charles Smith'in de bulunduğu, kontratı bitmek üzere olan oyuncuları kadroya dahil etti ve böylece 10 milyon kadar bir boşluk yarattı. 

8 Mart 1996'da Knicks, All-Star arasından beri 4-9'luk bir dereceye imza atan koçları Don Nelson'ı kovdu. Onun yerine asistan koç Jeff Van Gundy, sezonun geri kalanı için koçluğa getirildi. Değişiklik kaçınılmaz görünüyordu.


Isola: Checketts daima büyük düşünürdü. Knicks, Charles Barkley'yi almaya çalışmıştı. Her zaman ikinci bir süperyıldız ekleme çabası içindelerdi. Ewing zaten elindeydi. Böylece şampiyonluk adayı bir takımın olurdu.

Grunfeld: Bu aslında bir söylentiydi. Bakın, telefonlarınız her zaman açık olur, her zaman bazı aramalar yapar ve hangi oyuncunun müsait durumda olduğunu öğrenirsiniz ama Barkley olayının gerçekleşmeye yakın olduğunu hiç hissetmedim. Kariyerinin sonlarına doğru böyle bir ihtimal vardı. Patrick'in yeteri kadar takdir edilmediğini düşünüyorum. 8 sezon üst üste en az 79 maç oynayıp, 25 sayı-12 ribaund-3 blok ortalamaları tutturmuştu. Takımımız onun etrafında kurulmuştu ve doğru parçaları eklemek istiyorduk. 

Isola: Eğer alabilselerdi, Michael Jordan ikinci bir süperyıldız için gayet yeterli olurdu.

Smith: Jordan'ın menajeri David Falk, her zaman tüm oyuncularını aynı takıma çekme ve o takımı kontrol etme gibi bir fantezi sahibiydi. Bir gölge genel menajer gibi olacaktı yani. Bence David'in böyle bir hayali vardı. 

Falk: Eleştirilerin çoğunda böyle bir şey yoktu. Ne dediler, biliyor musunuz? İnsanlar bana gölge GM değil, gölge lig başkanı dedi. Bu aşağılayıcı bir laf. Asla böyle bir şey istemedim. Ama 1994'te ve 1996'da, bir oyuncunun, kariyerinde daha önce mümkün olmadığı kadar erkenden sınırsız serbest oyuncu olabileceğine ve hiç sınırlı serbest oyuncu olmayacağına güçlü bir his vardı. Kurallar değişmişti ve oyuncuların değeri de değişmişti. 

Grunfeld: Ne kadar erken serbest oyuncu olursanız, o kadar fazla kozunuz oluyordu. 




NBA'in 1996 serbest oyuncu sezonu, artan kazanç anlamında türünün ilk örneğiydi. O zamanlar New York Times'ın Knicks yazarı olan Wise, şöyle yazmıştı: "Şimdiye kadarki en büyük serbest oyuncu grubu." Bu, birçok açıdan, LeBron James'in 'The Decision'ı ve Kevin Durant'ın Golden State'e gelmesi için oyuncuların da dahil olduğu çaba türünden olayların habercisiydi. 

Böylece 1996 yazında, sınırsız serbest oyuncu olmayı her zamankinden daha kolay hâle getiren yeni toplu iş sözleşmesi ile birlikte, piyasa genç yeteneklerle doldu. 24 yaşındaki Shaquille O'Neal, 26 yaşındaki Alonzo Mourning, Juwan Howard, Gary Payton, Dikembe Mutombo, Reggie Miller, Allan Houston... Toplamda 165 oyuncu. 

Ama o zaman için ücret tavanı ya da lüks vergisinin var olmamasıyla, tek kısıtlama maaş sınırıydı. Ve Bulls, Michael Jordan'ın Bird haklarına sahipti -- bu da takımların kendi serbest oyuncuları için, 24.4 milyonluk sınırı aşmasına izin veriyordu. Başka bir deyişle, Chicago için, Jordan'a ödemelerine izin verilen para için bir sınır yoktu.


Russ Granik (Dönemin NBA başkan yardımcısı ve baş CBA müzakerecisi): 1994-95 sezonu, grevsiz lokavt anlaşmasıyla oynandıktan sonra, 1995'te lokavt uygulandı. Ama aynı zamanda sendika yönetiminde de bir değişim vardı. Sendikanın yeni başkanı, önceden NBA için çalışan Simon Gourdine adında biriydi. Ve politik açıdan, onun doğru kişi olmadığını düşünenler vardı.

Falk: Ligin Simon'dan korktuğunu sanmıyorum. Ondan çekindiklerini sanmıyorum.

Jeffrey Kessler (NBA oyuncular sendikası avukatı): Patrick Ewing ve Michael Jordan liderliğindeki bir grup oyuncu, anlaşmanın bir ihanet olduğunu düşündükleri için sendikanın onayını iptal etmek adına bir çaba gösterdi.

Falk: Sendika işini yapamıyorsa, mantıklı olan, oyunculara daha fazla koz sağlayacak olan sendika onayını iptal etmektir. Sendikanın uygun bir anlaşma müzakere etme kabiliyeti yoktu. Bu yüzden oyuncuları onayı iptal etmeye çağırdık.

Granik: Buck Williams sendika başkanıydı. Gourdine'i ve sendikanın mevcut yapısını destekledi. Kessler tarafından temsil edilen bir grup da, sendikayı safdışı bırakmaya çalıştı.



NBA tarihinde bir ilk olan 1995 lokavtı 1 Temmuz itibariyle başladı ve oylama, sendikanın kıdemlileri yeni toplu iş sözleşmesi şartlarını kabul ettiğinde, 12 Eylül'de sona erdi. Bulls'un 1996'da şampiyon olmasının ardından, iki tarafın son detaylar üzerine tartıştığı temmuz ayına dek anlaşma halen imzalanmamıştı. Kessler bunun başka bir iş durmasına sebebiyet verdiğini söylüyor -- ünlü 20 dakikalık lokavt. 

Yeni anlaşma, resmî olarak 11 Temmuz 1996'da açıklandı. O gün akşamüstü saat 5'te, NBA tarihinin en büyük serbest oyuncu dönemi başladı. 


Falk: 1996'da tüm üst düzey oyuncularımın serbest oyuncu olmasına izin verdim. Michael Jordan, Alonzo Mourning, Dikembe Mutombo, Juwan Howard, Kenny Anderson, Armen Gilliam, Chris Gatling gibi oyuncularımız vardı. Satranç oynar gibiydik. 

Checketts: Knicks, tarihsel olarak, cap kullanımı konusunda berbat bir kulüptür. Ama önce Allan Houston'ın peşinden gittik. İlk hedefimiz oydu. Eğer onu almayı başaramazsak, Reggie Miller'a gidecektik. Fakat harekete geçmeden önce ilk aradığım kişi, Jordan için David Falk'tu.

Isola: Knicks'in parası olduğu tek zaman oydu. Ona ellerinden geldiğince çok para vereceklerdi.

Checketts: Jordan'ı almak adına lig toplantısını geçmek için yapabileceğim her şeyi yapardım.

Falk: Bulls'un ona sunabileceği teklifi sunabilecek başka bir takım yoktu. Bu yüzden tek sorun, onunla takım sahibi arasını biraz daha iyi yapmaktı. Jerry Reinsdorf'un rahatça ödeyebildiği rakam, Michael'ın da rahatlıkla kabul ettiği bir şeydi. Diğer takımlarla alakası yoktu. Gerçekten tek takımlı bir yarıştı. 



1984 Draftı'nda 3. sırada seçilen Jordan, önceki yedi sezonda sadece 1 kez playofflar'a katılan ve tarihinde konferans finalini hiç geçemeyen Bulls'a katılmıştı. Kulübü kurtaracak olan adam, çaylak anlaşması için yedi yıllığına 6.3 milyon dolar kazanacaktı. Maaş sınırı, ligde ilk kez o yaz, 1984-85 sezonunda yürürlüğe girdi. 3.6 milyon olarak belirlenmişti.

O zaman ligin en çok kazanan oyuncusu, 1984'te başlayan eşi-benzeri görülmemiş bir sözleşme müzakeresinin ardından Magic Johnson'dı. 1985'in haziran ayında Patrick Ewing, New York Knicks tarafından draftın ilk sırasında seçilmişti. Menajeri David Falk'tu.


Falk: Magic beş yıllık, korkunç bir çaylak sözleşmesi imzalamıştı. İkinci sezonunun ardından Jerry Buss'la bunu yeniden görüşmek istedi. Magic bir NCAA yıldızı, Finaller MVP'siydi. Lakers sınıra tabi olan beş takımdan biriydi, böylece 25 yıllığına 25 milyonluk bir anlaşma yaptılar.

Smith: Bunu maaş tavanı sınırları içinde yapmaları yenilikçi bir şeydi. O zamanlar için mühim bir haberdi çünkü kimse bu büyüklükte bir sözleşmeye imza atmamıştı. 

Falk: Büyük bir Magic Johnson hayranı olarak, o sözleşmenin bir suç olduğunu söylemeliyim. Ertesi gün CNN'e bu konuda konuşmuştum, bana "Sence bu, sporun kıyameti mi?" diye sormuşlardı. Ben de şöyle yanıtladım: "Zaman içinde Magic, bu kontrattan pişman olacak ve pazarda geride kaldığı için ağlayıp sızlanacak." Isiah Thomas, Magic Johnson, Karl Malone -- bu adamlara hiçbir zaman çok büyük paralar ödenmedi çünkü çok para kazanacak kadar iyi olmadığını düşündükleri bir oyuncuyu gördüklerinde hemen yeniden masaya oturuyorlardı. Magic'in kontratı 1984'te başladı. 18 Eylül 1985'te Patrick Ewing, 10 yıllığına 32 milyon dolara anlaştı. 

 

1996'da Jordan serbest oyuncu pozisyonuna yaklaşırken, bir Sports Illustrated'da çıkan bir yazıda şöyle deniyordu: "40 milyon dolarlık adam... Yakında serbest kalacak olan Jordan, ne kadar kârlı bir kontrat imzalarsa imzalasın, değerini bulamayacak.". Bu yazıda Jordan'ın 1995 yılında toplam 44 milyon dolar kazanmasına rağmen, 1995-96 sezonu için basketboldan kazanacağı paranın, bunun yalnızca yüzde 9'u olduğu belirtiliyordu. 

Ewing, 1995-96 sezonunda 18.7 milyonluk maaşla ligin en çok kazanan oyuncusuydu -- anlaşmasının herhangi bir yılındaki maaşından çok daha yüksek olan bir meblağ. Yine de, çok sayıda büyük yıldızın serbest oyuncu pazarını test etmesiyle, birçok oyuncunun maaşının Ewing'nki kadar ya da ondan fazla olması bekleniyordu. 


Falk: Michael Jordan, Tac Mahal'dir; yani onu rekabete zorlayan birisi yoktu ve bu tür bir ortamda, kendisi çok önemli olsa da, hangi değerin adil olduğunu belirlemek basit iş değil. Jerry Reinsdorf, profesyonel sporlarda tanıdığım en zeki takım sahiplerinden biri, ancak keşfedilmemiş bir bölgede iş yapıyorsanız, bu kolay değildir...

B.J. Armstrong (1989-93 arası ve 1995'te Jordan'ın takım arkadaşı; şu anda oyuncu menajeri): Jordan gibi bir oyuncunun gerçek değeri nedir? Bence müzakere edilen şey budur.

Leonard Armato (Shaquille O'Neal'ın menajeri): Süperyıldızlar, takımların kendilerinin etrafında kurulduğunu anlamaya başladı. Yani NBA'de bir oyuncu, bir kulüp için çok büyük fark yaratabilir. Başka hiçbir sporda böyle bir şey yok. 

Grunfeld: 1985 Draftı için lotaryayı kazandıktan sonra Knicks, 2-3 günde 3-4.000 sezonluk kombine sattı.

Jeff Van Gundy: Gerçekten büyük oyuncu olanlar, zaman içinde kazanmaya devam eder. Bu çok büyük bir liste değil. Eğer LeBron James'i aldıysanız, maaş sınırı, onun gerçek değerine ket vurur. Ve bunu anlamanın zor olduğunu biliyorum, çünkü rakamlar olağanüstü ve bu maaşla herkes mutlu olabilir. Yine de, bir oyuncu için sınır bulunmasaydı ve takımınız için bu miktarı harcayabilseydiniz, LeBron'un bunun yüzde 80'ini alabileceğini düşünürüm. 

Falk: Miami ile anlaşan LeBron James'in, Chris Bosh ile aynı değerde olduğunu mu düşünüyorsunuz? Peki neden onunla aynı parayı aldı? Maksimum maaşlarda kurallar değişti. Michael Jordan sözleşme imzaladığında, maaş sınırı yoktu. Değeri kolayca yıllık 100 milyon olabilirdi... Jordan benden hiç, Jerry Reinsdorf'a veya Bulls'a, onunla imzalamak için ne gerektiğine dair bir işaret vermemi istemedi. O yalnızca, itilip kakılmadan Bulls'un kendisine ne kadar değer verdiğini görmek istiyordu. Ve böylece, serbest oyuncu pazarı başladığında bana kimseye teklifte bulunmamamı söylemişti. Bulls arayıp da imzalamak için ne gerektiğini sorduğunda, Jerry Reinsdorf'a, Michael'ın Bulls'tan en iyi teklifi yapmasını istediğini söyledim. O da sadece "Evet" ya da "Hayır" diyecekti. Kapalı bir teklif gibi. 

Isola: Başardığı her şeyi paraya çevirmemesi gibi bir ihtimal yoktu ve Bulls hâlâ müthiş bir takımdı. 96 yazı itibariyle Jordan hâlâ harika durumdaydı ve ona iyi para ödemek zorundalardı. O zamana dek aldığı para, yaptıklarına kıyasla çok düşük kalıyordu. Eğer Michael Jordan'a saçma bir teklifte bulunsalardı, ki bu tamamen delilik olurdu, Knicks'e gidebilirdi.

Falk: Reinsdorf çok zeki bir adamdı ve şöyle dedi: "David, bu bana söylediğin en aptalca şey olabilir. Bunu yapmamın mümkünü yok. Bana yanlış rakamı söylersem kaybedeceğimi söylüyorsun. Sonra tüm zamanların en iyi oyuncusunu kaybedeceğim ve bir cevap verme şansım olmayacak mı?" Ben de "Bak, Michael bunu böyle halletmek istiyor" dedim. O da "Size adil olduğunu düşündüğüm bir rakam vermek istiyorum ve bunun uygun olup olmadığını söylemenizi istiyorum" şeklinde yanıtladı. "Tamam, kulağa mantıklı geliyor" dedim. Sonra da spor tarihindeki en ünlü sorulardan birini sordu: "O rakamın ilk hanesi 2 mi?" Bunun üstüne telefonda çok uzun bir sessizlik yaşandı. Sonra "Hayır, Jerry. 2 ile başlamıyor" dedim. Ama bunun çok etkili bir karar olacağını biliyoruz çünkü sonuçta takımdan yüzde 45 daha fazla ödeme yapmasını istiyorsunuz. LeBron James, Kobe Bryant'tan yüzde 45 daha fazla mı kazandı? Şimdiye kadar en çok kazanan oyuncudan yüzde 45 daha fazla para alan birisi görülmedi. Reinsdorf'un bunu durup düşünmesi gerekiyordu. Kendisi o gece bunu düşünürken, bir ara Checketts ile konuştuk. 

Checketts: Şunu dedim yalnızca: "Michael gelecekse, tüm maaş boşluğunu ona harcayabiliriz." 

 



Knicks için sorun şuydu: Ellerindeki tüm boşluk 9.45 milyon dolardı. Jordan hepsini alsa bile, ligin en çok kazanan oyuncusu olmayacaktı. New York'ta, hesabına başka yollarla milyonlarca doların gelmesi dışında Jordan hak ettiği paradan azını almaya devam edecekti.  

1987-88 sezonunun sonlarında (en iyi bireysel sezonunu tamamlayan ve efsanevi bir smaç yarışmasını kazanan) Jordan'ın kontratı iyileştirilmişti. Yıllık 2.15 milyondan başlayan kontrat, toplamda sekiz yıl-26 milyondu ve 1996 yazında sona erecekti. 


Falk: 1988 itibariyle Jordan'ın kontratının bitimine 3 yıl kalmıştı. Serbest oyuncu olmadığınızda ve yeniden müzakere etmeniz gerektiğinde serbest oyuncu parası alamazsınız. İlk yılındaki anlaşma, ilk patronum tarafından yapılmıştı. Muhtemelen lig tarihindeki en kötü sözleşmelerden biriydi. 

Smith: Jordan'ın çaylak anlaşması, hatırladığım kadarıyla, Bulls'un yeniden müzakere ettiği tek kontrattı. 

Falk: Michael Jordan'dan önce NBA'de pazarlama diye bir şey yoktu. O zamanlar, özellikle de basketbol gibi bir takım sporu için duyulmamış bir şeydi bu. 

Armato: Jordan'ı üst düzey bir satıcı olarak gördük -- bu konuda da inanılmaz başarılıydı.

Wise: Michael Jordan, 1988'deki kontratında yazan parayı, şimdi bir Hanes reklamından kazanıyor.




Jordan'ın yenilenen anlaşmasının üçüncü yılında --yani Bulls'un ilk şampiyonluğunun ardından-- lig yönetimi, NBC ve TNT ile devasa yayın anlaşmalarına imza attı. Sonuç olarak, bu gelire bağlı olan maşa tavanı, ilk kez sekiz haneli rakamlara yükseldi. 


Isola: Bu her zaman milletin aklını başından alırdı. 80'lerin başında draft edilenler mi? 1996, 97 ya da 98 gibi kazanılan paranın miktarına inanamazlar.

Falk: Oyuncuların kendilerini güvende hissetmek için uzun vadeli anlaşmalara bağlamak istedikleri böyle bir sisteminiz olduğunda, lig yönetimi neden bu sistemi değiştirmek istesin?  

Armstrong: O dönemde lig büyüyordu. Televizyon itici güçtü. Artık daha fazla gelir vardı. Ve herkes; lig, takım sahipleri ve oyuncular, pastadan pay almak için savaşıyordu. 





Eğer Knicks ile anlaşma imzalasaydı, Jordan sporun en büyük sahnesinde çok meşhur bir rol çalma hadisesine yol açabilirdi. Yakın arkadaş olmalarına rağmen Jordan, Ewing'in Knicks'i üzerinde hüküm sürmekten zevk alıyordu. 

Bulls'un 1991'de Knicks'i ilk turda süpürmesi, New York'un Riley'yi koçluğa getirmesine yol açtı ve Riley de ertesi sezon Bulls'u yedi maçlık bir seriye zorlayan acımasız bir kadro kurdu. Sonra 1993'te Doğu Konferansı Finalleri'nde 2-0 öne geçtiler. 2. maçtaki galibiyet, Jordan'ın Atlantic City'ye yaptığı meşhur geziden sonra gelmişti.

Bulls MSG'de sadece 'Charles Smith Maçı' olarak bilinen ve maç sounda Knicks forvetinin pota dibinde dört şut denemesini de sayıya dönüştüremediği maç da dahil olmak üzere, serinin son dört maçını kazandı. Bu anlar, 90'larda Doğu Konferansı'nın durumunu özetliyordu. Bulls o ayın sonraki günlerinde üst üste üçüncü şampiyonluğunu ilan etti ve ardından Jordan ilk emekliliğini açıkladı.

New York'a bir şampiyonluk getiremeyen --ki Hall of Fame seviyesindeki kariyerinin tek lekesi-- Riley, 1995 yazında istifa etti. Riley'nin yıllık 3 milyon dolarlık, o zamanın en kazançlı teklifini geri çevirmesinin parayla ilgisi olmadığı bildiriliyor -- personel kararları üzerindeki kontrolle ilgisi bulunmaktaymış. Checketts, Riley'nin takım sahiplerinden birisi olmak istediğini söyledi. Geri dönülemez anlaşmazlıklar vardı, ayrılık kaçınılmazdı ve Knicks, ayartma konusunda suçlamalarda bulunduktan sonra Riley'yi bir adet ilk tur hakkı ve 1 milyon karşılığında Heat'e takas etti.   

Her iki durumda da, Riley'nin daha sonra Miami'de belirginleşen serbest oyuncular nezdindeki prestiji ve cazibesi sabit kaldı. Ancak New York, Jordan'ın oynamayı en sevdiği yer olmaya devam etti.


Isola: Garden'a geldiğinde yeteneğini konuştururdu. Jordan'ın New York doğumlu biri olduğu gerçeğini her zaman gözden kaçırırdık ve o da her zaman orada şov yapardı. 

Armstrong: New York'un farklı bir enerjisi olduğu için herkes orada oynamayı severdi. New York taraftarlarına ve New York taraftar kitlesine başka türlü bir saygı duyulurdu. Hocaları Pat Riley'ydi. Patrick Ewing oradaydı. O dönemde ligin en iyi takımlarından biriydiler. 

Van Gundy: Jordan ilk emekliliğinden döndüğünde ve Pat Riley, Knicks'in başına geçtiğinde ortaya çıkan rekabet, gerçekten çok üst düzeydeydi. Ne yazık ki, Jordan oradayken, bu engeli aşamadık. 

Isola: Knicks'i yenmeye bayılıyordu. Bir şekilde, bir yolunu bulup sizi yenmeyi başaracağını hissediyorsunuz. Onu bir seride dört kez yenemiyorsunuz. 

Checketts: Bu oyunu onun kadar azimle oynayan, özellikle Garden'da böyle oynayan kimse yoktu. David bana hızlı bir cevap konusunda söz verdi. 


Spike Lee'nin 1997 tarihli, basketbol anılarını içeren kitabı 'Best Seat in the House'ta Jordan bunu açıkça belirtti. Kitapta Jordan, Lee'ye, doğru şartlar sağlandığında (Yani Phil Jackson da bu maceraya katılırsa) Knicks için oynama şansının bulunduğunu söyleyerek, "New York hemen alt katta bekliyordu. Bulls'un tek yapması gereken, işi batırmaktı" diyor. (Jordan ve Reinsdorf, temsilciler aracılığıyla bu hikaye için konuşmayı reddetti. Jackson ise röportaj talebine yanıt vermedi.) Ama mesele bu kadar basit değildi. Jordan için, Chicago'dan ayrılmaya değecek bir pazar yaratmak, benzeri görülmemiş bir eylem gerektirecekti. 

Çıktığında büyük yankı uyandıran 'Jordan Rules' isimli kitabın yazarı Sam Smith, 1997 yılında Chicago Tribune isimli gazetede hem Knicks'in, hem de ITT Corporation'ın, benzeri görülmemiş bir potansiyel girişim için destek vereceğini yazdı. Smith, ITT'nin, ulusal bir otel zincirinin yüzü olabilecek Jordan'ı cezbetmek için 15 milyon dolarlık kaynak olarak hedef alındığını söyledi. 

Bu plan, Smith'e göre, David Falk'tan çıkmıştı.

Ve bu plan, görünüşte "basketbol hizmetlerinin" bir "sponsor, iş ortağı  ya da üçüncü bir taraf" aracılığıyla ödendiği herhangi bir anlaşmayı yasaklayan toplu iş sözleşmesine göre, maaş sınırının yasadışı bir şekilde aşılması anlamına gelirdi. Bu, NBA'in çok hassas olduğu bir konuydu. Düşünün: NBA, 1993'te Portland Trail Blazers ile yedi yıllığına imza atan pivot Chris Dudley'ninki de dahil olmak üzere, bazı sözleşmeleri daha az bir ücret karşılığında iptal etti çünkü Dudley'nin sözleşmesinin yapısıyla üst sınır kurallarını aştığını iddia etti. NBA bu konuda haklı çıkamadı. Üç yıl sonra 1996'da lig yönetimi, Juwan Howard'ın Miami Heat ile yaptığı 105 milyon dolarlık sözleşmeyi, imzalandıktan iki hafta sonra maaş sınırı nedeniyle iptal etti. Ligin ana iddiası, Miami'nin önce (serbest kalan) kendi oyuncusu Alonzo Mourning ile üstü kapalı bir anlaşma yaptığı ve Howard'la imzalayacak sermayeye sahip olmadığıydı. NBA, sendika ve Heat karşı karşıya geldikten sonra Howard, aynı paraya önceki takımı Wizards'la tekrar anlaştı.   

Ama Jordan, Juwan Howard değildi. NBA için tek kişilik bir para kaynağıydı. Ve New York da ligin en büyük pazarıydı. Knicks'in bir üst düzey yetkilisi, üst sınır göz önünde bulundurularak Falk'a, birkaç serbest oyuncu hakkında soruşturma yapılması için Washington'daki ofisinde bizzat dava açmaya kararlıydı.

Checketts ve Grunfeld geldiğinde, yani 11 Temmuz tarihinde Madison Square Garden'da Riddick Bowe ve Andrew Golota arasında yapılan maçta kavga çıktı ve tribünlere de sıçradı. Checketts, Falk'un ofisine girmeden önce, Garden'daki karmaşayı izleyen asistanından bir telefon aldı. Dönüp özel uçağına binerek New York'a gitmesi ve başkalarının yanı sıra öfkeli New York Belediye Bakanı Rudy Giuliani'yle de ilgilenmesi gerekiyordu. Checketts, Jordan'ın Knicks'e gelişiyle ilgili görüşmede bizzat bulunamayacaktı, ama Grunfeld orada olacaktı.


Checketts: Müşterileri hakkında Falk'la görüşmek için sıraya giren 4-5 takım vardı. Konuşma daha çok Juwan ve diğer bazı oyuncular hakkındaydı. Jordan'ın adı geçti. 


Ne olursa olsun, Checketts'ın lig kurallarına göre yapabileceği tek şey, yarattığı boşluğu Jordan'a teklif etmekti. Checketts bugüne kadar, bunu telefon aracılığıyla yaptığını söylüyor. 


Checketts: Ona Knicks'in teklifini düşünmesi için sadece bir gün verdim. Falk geri geldi ve o kadar hızlı karar veremeyeceğini söyledi. Bir yanım beklemek istiyordu ama beklersek bunun bir felaket olacağını hissettim -- sonra Michael, Chicago'dan ayrılmayacaktı ve başka iyi oyuncuları kaçıracaktık.

Falk: Dave'e karşı çıkacak değilim; Dave ve ben gerçekten iyi arkadaşız... Ona 24 saat içinde bir karar vermemiz gerektiğini çünkü sistemde yalnızca belirli bir miktarda sermaye olduğunu söyleyen bendim. 

Smith: Bulls onun hiçbir yere gidemeyeceğini biliyordu. Knicks perde arkasında herhangi bir anlaşma sözü verirse, ciddi cezaların söz konusu olacağını biliyorlardı. Tüm duyduğum, Knicks'in bir şeyler yapmaya çalıştığıydı. Belki Jordan bir milyon dolarlık bir anlaşma yapar ve sonra Fiji'de bir ada alırdı. 

Checketts: David Falk bize, ana şirketimizden hisse senedi opsiyonları, otelde kalma veya bunun gibi şeylerle, sınırın altında kalan anlaşmayı renklendirmemizi söylemişti. 

Falk: ITT ile anlaşma konusunda bir konuşma geçtiğini hiç hatırlamıyorum. Ek geliri tartıştığımız noktaya geldiğimi hiç hatırlamıyorum. Knicks ile ciddi tartışmalar yapmak zorunda kalacağımızı gördüğüm bir zaman gelseydi, muhtemelen maaş üst sınırını dünyadaki herkes kadar iyi algılamış biri olarak, hangi esnekliklerin olduğunu anlamaya çalışırdım.   

Checketts: Bu konuda net olmak istiyorum: Biz asla böyle bir şey teklif etmedik. Bu bir sınır ihlali olurdu ve NBA gelip onun için verdiğimiz her şeyi maaşa dahil ederdi. Ve şirketin kendisi, ITT, şirketin bir bölümü için bir şeyler yaptığı ancak otel işindeki hissedarlarının ilgisini azaltacağı için inceleme altında olacaktı. Yani bu David Falk'un fikriydi, benim değildi ve masaya herhangi bir teklif konmadı. 

Rand Araskog (ITT Corporation'ın eski başkanı ve CEO'su): Hayır, bilerek bundan kaçındık. Herhangi bir ayartma varsa şuydu: Burası New York. Bu bize haksız bir avantaj sağlar. Aslında takım Sheraton otellerinde kalmıyordu. Regency ile zaten anlaşmaları vardı. Böyle özel bir şey yapmadık. David Stern böyle konularda çok sertti. David, NBA'i severdi ama şirket sahiplerine özel bir düşkünlüğü olduğunu sanmıyorum. 

Checketts: Bu konuda herhangi bir tartışma olmadı çünkü başkanın ve ofisinin ne söyleyeceğini anladım. Bunu maaşa dahil etmelisin. Ana şirket, New York'taki St. Regis'te bir gecelik konaklama da dahil olmak üzere değerli bir şey vermek isterse, bunu maaştan sayacaklardı.

Granik: Ligde işler böyle yürümedi; çünkü her zaman fark ettik ki, eğer kurallarınız varsa, onları herkese uygulamanız gerekir. 


Yirmisekiz takımın ortak bir noktası vardı: Hiçbiri Michael Jordan'a sahip değildi -- ya da o ayarda birine. Ve Jordan, David Falk'a, bir menajerin işinin gayet basit olduğuna inanan birine sahipti: Temsil ettiğin adamın değeri neyse onu al. Ama Jordan'ın değeri astronomikti, o yaz boyunca müşterilerine 400 milyondan fazla kazandıran Falk'u bile zorlayacak bir rakamdı. 


Armato: Her zaman tazminat hakkında konuşuruz, özellikle de üst düzey bir oyuncu söz konusuysa. Yapmakta olduğunuz şeyin, özellikle maaş sınırı ve kontratı atlatmakla bağlantılı olmadığını gösterebilmelisiniz. Örneğin Shaq'ın Orlando Magic'le ve aynı zamanda Amway'le de bir anlaşması vardı. İkisi de (Amway'in kurucu ortağı) Rich DeVos'a aitti. Ama o anlaşmayı Magic ile imzaladıktan sonra yaptık ve bu onun orijinal sözleşmesine bağlı değildi. O zamanlar Disney, Lakers'ı almaya çalışmaktan bahsediyordu. O günlerde Disney'in başkanı olan Mike Ovitz ile konuşuyordum ve bana "Shaq'ı getireceğiz ve tüm bu şeyleri onunla yapacağız" dedi. Yani birçok konuşma dönüyordu ama cidden gerçekleştiği özel örnekleri bilmiyorum. 

Falk yaratıcı ve agresifti, bu yüzden Bulls'u daha fazla ödemeye zorlamak için uğraştığından eminim. Müşteriniz adına maksimum faydayı elde etmek için, sahip olduğunuz her kozu kullanmak istiyorsunuz. Yani kurallar ne olursa olsun, sonuna kadar uygulamaya çalışırsınız. Ve eğer kuralları çiğnemeden biraz esnetebilirseniz, bunu müşterinize fayda sağlamak için yaparsınız. Her zaman olan bir şey. 


Falk, Reinsdorf'a karşı telefonu kapadıktan sonra, anlaşma henüz tamamlanmamışken ve Checketts ile konuşmasının ardından, bu oyunun en iyi oyuncusunu korumak için ne gerektiğini bilen Reinsdorf ile bir kez daha konuştu.  Teklifin '3' ile başlaması gerektiğini biliyordu. Ve işte anlaşma esasen o zaman yapıldı; serbest oyuncu pazarı 11 Temmuz akşamı başlamıştı ve Jordan ile Bulls, 12 Temmuz tarihinde 30.14 milyon dolarlık bir sözleşme üzerinde anlaştı. Reinsdorf'un, Knicks'in sağlayabileceği herhangi bir potansiyel yan kazançtan haberdar olup olmadığına bakılmaksızın Jordan, Amerikan takım sporları tarihindeki en büyük tek sezonluk anlaşmayı kaptı.  


Falk: Ve Reinsdorf, Knicks ile bir kez görüştüğümüzü biliyordu. Ben gizli iş yapan birisi değilim. Çok açık sözlü bir adamımdır. Jerry, sorunun başka bir takımın bizi zorlaması olmadığını biliyordu. Bu sadece Michael'ı rahat hissettirmekle ilgili bir soruydu.

Grunfeld: Açıkçası, kim Jordan'a ilgi duymaz ki? Jordan, New York'a imza atmaya ne kadar yaklaştı, bilmiyorum. Belki de fiyatı yukarı çekmek için Knicks'i koz olarak kullanıyorlardı...

Wise: Riley, onunla en son röportaj yaptığımda, en büyük pişmanlığının, şampiyonluk için Patrick'in yanına doğru insanları yerleştirmemek olduğunu söylemişti. Onun yanına Hall of Fame kalibresinde bir tamamlayıcı koyamadılar ve ona gerçekten yardımcı olacak bir kadro kurduklarında da vücudu alarm vermeye başlamıştı. 

Isola: Şimdi neredeyse bir şaka gibi, bu takımlar Knicks'i koz olarak kullanıyor. Jordan'ın Knicks'e gelmesi bambaşka bir şey olurdu. 

Smith: Bunu çokça kullanan Falk'tu; ama bu onun işi, müşterileri için elinden geldiğince koz yaratmak. 

Falk: Amacım onu zamana direnecek bir seviyeye getirmek ve tüm zamanların en iyi oyuncusu olduğunu göstermekti. Doğruyu söylemek gerekirse, birinin çıkıp da bunun kadar iyi iş yaptığımı hissettirecek bir anlaşma yapması 17 yıl aldı (Kobe Bryant'ın 2013-14 sezonunda yıllık 30.5 milyona anlaşıp, Jordan'ın 1997-98'deki 33.4 milyonuna yaklaşmasından bahsediyor). 


1997'de, görünürde Jordan'ı kaybetmekle ilgisi olmayan bir hareketle ITT Corporation, Madison Square Garden and Entertainment'ın yüzde 50 hissesini, ortağı Cablevision'a sattı.

Jordan takımını değiştirmese de, 1996 yazı NBA tarihini kalıcı olarak değiştirdi. Chicago'da iki şampiyonluk daha kazandı ve o zaman için, 'gelmiş geçmiş en iyi oyuncu' konusunu kapattı. Knicks, Allan Houston ve Chris Childs'ı kadrosuna kattı ve tüm parasını Jordan'a dökmek yerine takasla Larry Johnson'ı getirdi. Bu oyuncu grubuyla 1999 NBA Finalleri'ne çıktı. Aynı yıl James Dolan, babası Charles'ın yerine başkanlık koltuğuna oturdu. O zamandan beri Knicks, 1973'ten beri ilk şampiyonluğunu ararken, aksine ligin en çok mağlubiyet alan ekibi oldu.   

Ve sadece kaybetmekle kalmıyorlardı. O sezonun şaşırtıcı playoff hamlesinden evvel Knicks, yıllar önce Jordan'ı cezbeden her şeyin dağılması yolunda, işlevsizlik ve ilgisizlik arasında gidip geliyordu. Belki de Jordan'dan ilham alan serbest kalmış yıldız oyuncular, başka bir takıma gitmeden önce o kulübü kurtaracak kişiler olarak sunuldular. Durant, serbest oyuncu olarak komşu takım Nets'i seçtikten sonra --gözden düşmelerinin somut bir örneği olarak-- çocukların Knicks'e eskisi gibi bakmadığını söyledi. Onlar 'havalı' değiller.


Wise: Knicks'i takip eden medya şöyle düşünüyordu: "Vay canına, Knicks büyük bir sıçrama yaptı. Larry Johnson onlarda; hakkının verilmediğini düşünen bir yedek oyun kurucuları var; NBA tarihinin en iyi şutörlerinden biri de. Eğer Michael Jordan'ı tahtından etmezlerse, en azından ona karşı gerçek bir savaş verecekler." 

Lori Hamamoto (1996 yılındaki Knicks Halkla İlişkiler direktörü): Ben orada çalışırken tüm takımlar Knicks'i kıskanırdı, çünkü her şeyi birinci sınıf yaparlardı. Lig toplantılarında grup olarak yemeğe giderlerdi. Aman tanrım, herkesi yemeğe çıkarmak mı? Bunu başka kimse yapmazdı. Her şey kazanmak içindi. Profesyonelceydi.  

Wise: Madison Square Garden'ın basketbolun mabedi olması artık tek bir açıdan doğru: Ziyaret etmek için harika bir yer hâline geldi. Bir hac yeri gibi oldu. Ama yaşayacağın bir yer değil. Kalmak isteyeceğin bir yer değil. New York bir serbest oyuncu için çekici bir hedef değil. Yıllardır da olmuyor. Madison Square Garden oyuncular için böyle bir öneme sahipken, o kulüp için oynamak açısından böyle bir  şey söz konusu değil. Knicks neredeyse kendisini o salondan ayırdı. 


Hepsinden çok, 1996 yazı, kuralları hem gerçek hem de mecazi anlamda değiştirdi. NBA takımları ve medya arasında bazı moda terimleri yarattı: Üst sınır, sona eren sözleşmeler, dışarıda yapılan görüşmeler. Bunlar 1996'dan önce de vardı ama takımların yeniden yapılanma sürecinin gerekli parçaları değildi. 1999'daki toplu iş sözleşmesi, sonunda sistemi düzenlemek için bir maksimum maaş gereksinimi ve lüks vergisi gibi somut adımlar ekledi. 

Ve bu, güçlendirilmiş oyuncuların tüm kozu elinde tutmaya başladığı NBA hiyerarşisinde değişim için bir tohumdu. Jordan, Bulls'taki son iki sezonunda birer yıllık kontratlara imza atarken; Durant, Golden State'in sözleşme uzatma teklifini üç kez reddetti. 


Armato: Shaq aslında kendi kaderini kontrol etmeye ve kulüplerin geleceğini şekillendirmeye başlayan oyuncu hareketini başlatan kişiydi. Daha önce böyle bir şey yoktu; şimdilerde ise normal artık. LeBron'un yaptığına bakın -- Miami Heat'i şekillendirdi. Sonra aynısını Cleveland'da yaptı ve ardından Lakers'a gitti. 

Grunfeld: 90'larda --ve tabii ondan da öncesinde-- çok az sayıda üst düzey oyuncu başka takıma gitti. Ve tam o sıralarda, 90'ların ortalarında, serbest oyuncu maaşı çok arttığı için, oyuncular daha fazla takım dolaşmaya başladı. 

Wise: NBA'in yaz ayları yalnızca büyümeye devam etmedi; katlanarak büyüdü. Artık yaz alarında tek konuşulan şey var: Bu oyuncuyu alabilir miyiz? Habire büyük takaslar yapılıyor. Oklahoma City gibi büyük bir pazarın 2012 yılında, ileride Hall of Fame'e girecek üç oyuncuyla finale yükselmesi ve şimdi bu üç oyuncudan hiçbirinin orada olmaması çılgınca. Oyuncu hareketi artık böyle. Şimdilerde NBA'in yaz ayları, beyzboldaki transfer sezonu gibi geçiyor. Tanrı, Adrian Wojnarowski'yi korusun... duştayken bile telefona cevap veriyor. 

Van Gundy: O zamanki bakış açısıyla Jordan'ın Knicks'e gidişini anlamak zor olurdu. Bugünkü açıdan her şey mümkün.

Falk: NBA'in maaş yapısını tek başımıza önemli ölçüde değiştirdik. 

Smith: Jordan'ın Knicks'e gitme ihtimali fantastik bir hikayeydi. Gerçek bir hikayeye dayanan harika bir kurgunun tüm unsurlarına sahipti. Gerçekleşebilirdi. 


(Orijinali için şuradan.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çeviri: Michael Jordan'la Tanışma Hikayeleri

Çeviri: 1988 Slam Dunk'ın Sözlü Tarihi